21 Ara MEVLANA dedi ki YANDIM
Rivayetlerde ve popüler romanlarda
Şemsi’in öldürüldüğü söyleniyor. Ancak bazı kayıtlarda İran, Pakistan, Niğde, Konya gibi farklı yerlerde mezarının olduğunun iddia edilmesi şüphelere neden oluyor. Aynı zamanda Mevlana’nın Şems kaybolduktan sonra Şam’a iki kere gidip onu araması da Konya’yı terk etti diye yorumlanıyor. Kısacası bu sır günümüzde de hala açığa çıkartılamamış durumda. Hatta büyük mutasavvıf Eva Meyerovitch’in Konya daki Şems türbesi yakınındaki öldürülüp atıldığı söylenen kuyuya yaptığı bir ziyarette titreme nöbetine tutulduğu ve Şems’in orada olduğunu söylediği aktarılıyor.
Şems’in aniden kaybolması ile ilgili rivayetlere gelince;
Konya’da Şems-i Tebrizi’nin Türbesi’nin yakınında bulunan zamanın Hıristiyan ve Müslüman ahalisi tarafından şifalı olduğuna inanılan bir su kaynağı yakınında öldürülüp kuyuya atılmış olabileceği ilk rivayette anlatılıyor. İkincisinde ise Medrese dışına çağırılan Şems’e 7 kişi saldırıp, bıçaklamış ancak Şems’in narasıyla bayılan saldırganlar kendilerine geldiklerinde Şems’i bulamamışlar sadece bir kaç damla kan görmüşler. Ki bundan sonra da Şems’ten hiç bir haber alınamamış. Üçüncü bir rivayette ise Şems’in öldürülme sırrı oğlu Sultan Veled ve bir kaç mürid arasında Mevlana’nın ölümüne kadar sır kalmış. Daha sonra öldürüldüğü yere makamı adı altında türbesi yaptırılmıştır. Mevlana’nın Şems’in öldürülme düşüncesini aklına dahi getirmek istememesi ve daha öncede yaptığı gibi gitmiş olabileceği ihtimaline sarılması iki kez Şam’a aramak üzere gitmesine sebep olmuş olabilir. Diğer bir söylenti de ise Kimya Hatuna aşık olduğu ve babasını kendisinden uzaklaştırdığı düşüncesiyle Şems’e kinlenen Mevlana’nın oğlu Alaaddin Çelebi’nin öldürttüğüdür. Hatta rivayet odur ki, Mevlana Şems’in ölümünde parmağı olduğundan şüphelendiği oğlu Alaaddin’in cenaze namazına bile katılmamış ve çocuklarını hakiki akraba kabul etmemiştir.
Şems’in kayboluşundan 40 gün sonra Mevlana yas giysilerine girmiş ve sarığındaki beyazı gri ile değiştirip ölene kadar da öyle kalmıştır. Şems’i boş yere arayan Mevlana sonunda onunla vuslata erdiğini ve onu kendi içinde güneş gibi parlarken bulduğunu keşfetmiştir. Bir kaç acı verici seneden sonrada kendini halka adamış ve öğretmeye başlamıştır. Mesnevi’nin doğuşuda bu dönemdir.
Yine yazılanlara göre Şems der ki: ‘’ Şu an benle görüyor, zannediyor ki ben olmazsam göremez, halbuki tüm güzellikler kendi içinde O’nun, kendi güzel ben aradan vücudumu çekeyim ki o aynı hakikati kendinde bulsun’’ Kimbilir belki de gidişinin sebebi bu olmuştur. Derler ki, Şems geldi Mevlana’yı yıktı, yok etti sonra var etti ve sonra bırakıp gitti. Mevlana’nın Şems’in aynasından seyrettiği Allah’ını kendi aynasında görmeye başlaması için şarttı.
Sn. Cemalnur Sargut’un bir röportajındaki ‘’Dünya üzerinde bu kadar hayranı var herkes gerçekten Mevlana’yı anlayabildi mi?’’ sorusuna verdiği cevabı aktarmadan geçemeyeceğim.
‘’ O kadar herkese ‘Gel’ demiş ki, herkes geliyor! Herkes onda görmek istediğini görüyor ama bizler kadar anlayabildiklerini sanmıyorum. En yakın bulduğum Buda öğretisi bile Mevlana’nın yanında ilkokul seviyesidir bence. Maalesef batı da üniversitelerde kürsüleri varken bizde yok. İnşallah üniversitelerimizde Mevlana bölümü açılır da, dinler arası diyaloğa hayır diyen Papa’yı bile değiştiririz. Biliyorsunuz Mevlana herkese ‘Gel’ diyor…
HAK AŞIKLARI, ERENLER GİTTİLER, AŞK ŞEHRİ BOŞ KALDI DİYE DÜŞÜNME!
DÜNYA ŞEMS-İ TEBRİZİ’YLE DOLUDUR AMA MEVLANA GİBİ BİR ER NEREDE Kİ ONLARDAKİ HAKİKATİ GÖRSÜN!
Baba Kemal-i Hucendi
Yorum Yapılmamış