08 Ağu ŞEHRİSTAN RİVAYETLERİ
İçin de İstanbul adı geçen
her şeyi okumayı sevdiğimi anladım artık. Ne zaman bir kitap görsem eski veya bugünün İstanbul’unu anlatan hemen almak istiyorum. Gerçekten her köşesinde bir yaşanmışlık bir hikaye var bu şehirde ve o hikayelerin gün yüzüne çıkmasıda işte bu kitaplar ve yazarları sayesinde oluyor.
Yine kitap avına çıktığım bir gün takıldı oltama ‘’ Şehristan Rivayetleri’’. Serhat Poyraz’ın ilk romanıymış, Kırmızıkedi Yayınevinden çıkmış.
180 sayfa oluşu tamda seyahate çıkacak bir okur olarak bana mantıklı geldi.
İsmi henüz Konstantiniye iken İstanbul da geçen romanın tiplemeleri ve sokak sokak anlatılan eski İstanbul beni yine aldı götürdü.
Ne kadarı gerçek ne kadarı kurmaca olduğunu tam tahmin edemediğim hikayede; haklı veya haksız kimin öldürme yetkisi olmalı veya olmamalı yada bir cellat ne zaman pişmanlık duymayı bırakır, cana can kana kan bir adaletmidir? Sorularına farklı karekterlerin cevap arayışı var.
Kopuk kopuk gibi görünen anlatım biçimi benim en sevdiğim roman türüdür ki okuyucuda kendini aktif hissedebilsin.
Benim yazımın sonu kitabın başlangıcı olsun diyerek kitaptan seçtiğim bir alıntıyla iyi okumalar diyorum.
‘’ Derler ki, öümün bakışlarına müsadif olan ve hala hayatlarını sürdürebilecek kadar talihli ademoğulları, dünyevi olmayan o soğuk bakışların sahibi varlığın, fani yada ruhani gözlerinde çoğu zaman merhametten iz bulunmadığına şahit olmuşlardır. Merhamet, ancak ihsan sahiplerine bahşedilmiş bir lütuftur. Bu haşiyede kendimle cebelleştiğim asıl sual şudur; her kim ki bir canı yaratıcısına döndürecek kadar gaddarlaşmıştır ve cezaya tabi olmamıştır, işte o ademoğlunun, hayatın bir sonraki menzilinde dinmeyen bir azap ile cezalandırılacağını kim bilebilir? Meknuni ‘’
Yorum Yapılmamış