31 Eki UZAKDOĞU YAKINHİSLER
Çiçekler diyarı diyebiliriz oraya
bambaşka bir kültür ve bambaşka bir doğa, Uzakdoğu dan bahsettiğim hemen anlaşıldı sanırım.
İş hayatı için uzun bence kısa bir tatilde neler gördüm neler yedim neler hissettim işte burada bu gezi yazımda…
Geziye başlamadan endişeli olduğumu kabul etmem lazım. Belki mesafelerin uzunluğundan belki her şeyin farklı olacağını bilmemden belki de sadece ruh halimden tam da bilemiyorum bir hafta öncesinden heyecan sardı beni. Gece yarısı hareket ettiğimiz için 5 saatlik saat farkının etkisini pek hissetmedik ve neyseki umduğum gibi olmadı, rahat bir 11.5 saatlik yolculuktan sonra uykumuzu ve gıdamızı almış enerjik bir halde Singapur’a (S’pore) indik. İner inmezde neredeyse ekvator çizgisinde bulunan S’pore da, tropical iklim neymiş anladık. 🙂 Turistik gezi için iyi bir mevsim seçmiş olmamıza rağmen nem çok yüksekti ve sıcaklığı bile bastırıyordu. S’pore da halk bu nedenle genelde içe dönük yaşıyor aynı Dubai gibi dolayısıyla ömrünüz metrolar, alışveriş merkezleri ve binalar gibi klimalı (hatta kutup soğukları gibi) ortamlarda geçiyor. Hatta bir çok sıcak- bir çok soğuk nasıl hasta olmadığımıza şaşıyorum. Turiste alışkın (ki milli gelirinin büyük bölümünü böyle kazanıyor) ve her türlü kolaylığı sağlayan, medeni, temiz , düzenli, modern, gepgenç, çiçek kokan ama dikkat yaya ve araç trafiği tersten akan bir şehir S’pore.
Şehri keşfetmek için; orkide bahçelerini, eğlence için Sentosa adasını, modern yüzünü görmek için Marina Bay’ı (S’pore un sembolü olmaya aday Marina Bay Sand Otel, Casino ve çevresi), alışveriş içinde Orchard caddesini ve kültürel farklılıkları görmek içinde Çin Mahallesi (ChineTown) ile küçük Hindistanı (İndianTown) gezmeniz yeterli.
Bence daha önemli olan insanları, yaşam tarzları ve hayata bakışlarını anlamaktır. O nedenle bir şehre ilk girdiğimde ne hissettiğim (o şehrin nurası diyebilirim) çok önemlidir. S’pore a ayak basıncada son derece yumuşak ve naif duygular çevremi sardı ki; sanırım böyle her yanı çiçek ve çok genç bir şehirden de ancak böyle bir nura yükselebilir. İnsanların size saygıyla yaklaşmaları da son derece hoş bir özellikleri, örneğin size bir şey uzatırken iki elleriyle tutup hafifçe eğilerek ve güler yüzle yapıyorlar. Hele metroya binmek için kapıların yanında sıraya girip öyle beklemeleri birbirlerine olan saygının en güzel göstergesi. Sokaklarda ve metrolarda yiyecek içecek tüketilmemesi de sanırım hem kendi vücutlarına hem de çevredeki insanlara saygıdan…
Dünya mutfağından örnekler çokça olduğu için aç kalmıyorsunuz ancak uzakdoğu mutfağı gerçekten çok zengin ve çok çok değişik, aşırıya kaçmadan deneyimlemeye çalıştık. 🙁 Anlaşıldığı üzere pek damak tadımıza uymadı!
Şehirde turistlerin ve başta malezya, çin ve hindistandan çalışmaya gelen insanların çok olması nedeniyle tam anlamıyla S’pore luları görüp tanıyamıyorsunuz. Bu arada çinli, malezyalı, japon gibi ırkların batıdan göründüğü gibi hepsinin aynı olmadıklarını yani uzakdoğulu diyerek tek bir başlık altında toplanamayacağını bizzat gözlemlemiş oldum.
Sonraki durağımız Hong Kong’a (HK) 4.5 saatlik bir rahat bir uçak yolculuğuyla ulaştık. Iyiki de S’pore dan sonra gelmişiz diye düşündüm çünkü bazı şeylere alışmıştık ve daha az çarpıcı geldi bize HK. Bir kere Çin’e yakın olmasından mıdır nedir çok kalabalık daha az düzenli daha az temiz ve kültürel farklılıklar daha belirgin. Zaten şehrin tarihinin eski olması ve tarih boyunca yaşadıklarından olsa gerek bende uyandırdığı ilk his yorgunluk ve ezilmişlik oldu. HK dört bölgeden oluşuyor New Territories adı gibi yeni yerleşim bölgesi daha çok toplu konutlar ve sanayi var yani turistik değil. Kawloon bölgesi HK ‘un ikinci iş ve yaşam alanı ki otellerin, alışveriş merkezlerinin, işyerinin olduğu kısmen daha geniş alana yayılmış bir bölgesi ve turist olarak burada epeyce vakit geçiriyorsunuz. HongKong Adası’na gelince gerçekten şehrin görünen yüzü gökdelenler tarlası diyebiliriz. Dar alandaki yoğun yerleşimi ile, dünyanın en uzun yürüyen merdivenin içinde bulunduğu SOHO’suyla, geceleri ışıl ışıl parlayan plazalarının muhteşemliğiyle ve gece hayatının kalbi olan şehrin en önemli bölgesinde ister istemez bolca vakit geçiriyorsunuz. Upuzun yürüyen merdivenlerin yanına sıralanmış restaurantların birine oturup içkinizi içip yemeğinizi yerken gödelenlerden çıkıp önce evlerine giden daha sonra gece hayatına akan HK luları izlemek bana çok keyif verdi.
Son bölge olarak da Lantau Adası geliyor. Burası yarım saatlik teleferik yolculuğuyla ulaştığınız dünyanın en büyük Buda heykeli (Gaint Buddha) ve manastırı (Po Lin Monastery) ile DisneyLand’ın da içinde bulunduğu bir gezi ve eğlence adası sanki ayrıca deniz üzerine yapılmış HK havaalanıda bu adada yer alıyor.
Bu arada HK’a gitmişken uğraya bileceğiniz 1 saatlik feribot yolculuğuyla gidilen Macau Adası da var ki denizi, otelleri ve casinolarıyla ünlü eğer ilginizi çekiyorsa!
HongKong Adası’ndaki Victoria tepesi, Man Mo tapınağı, Ladies market gibi sokak pazarları, limandaki ışık gösterisi diğer görülmeye değer yerler.
Çin’e biraz daha yaklaşmış olmamızdan mıdır yoksa S’pore nazaran daha etnik yaşam tarzları oluşlarından mıdır bilmem burada uzakdoğu mutfağı ve kokular J daha bariz hissedilir oldu. Sanırım beni zorlayan; şu ekşi-tatlı sos olayı ve her şeyin bir şekilde haşlama olması! Örneğin bir çin restaurant’ın da ekmek isteme gafletinde bulunduk, bizim için pişirdiklerini söyledikden yarım sonra ekmek olarak haşlanmış bir hamur getirdiler. Kısacası ufak tefek deneyimler hariç burada da hayat yine dünya mutfağı konseptindeki restaurantlarda geçti.
Çayın bile 300 çeşidinin sunulduğunu yorgunluğumuzu atmak için girdiğimiz çin usulü çayevlerinde öğrendik.
Uzakdoğu’ya gidilirde masaj yaptırılmaz mı? Gerçekten farklı çünkü yol üstüne kıyafetlerinizi çıkarmadan sırt veya ayak masajını yaptırıp yola devam edebiliyorsunuz. Ki denedim sırt masajı çok başarılı idi. 🙂 🙂 Tüm vücut masajı ise ilginç kıyafetler üzerinden yapılıyor. Sanırım bizim burda yağlarla yapılan uzakdoğu masajı, Bali masajı!
Alışverişe gelince Amerika dan sonra markalar cenneti diyebileceğiniz bir yer HK. Her yerde alışveriş merkezleri ve oldukça fazla sıklıkta aynı markaya ait büyük büyük mağazalar insanı şaşırtıyor. Ama gerçkten fiyat ve kalite olarak ülkemizden bir farkı yok sadece daha değişik renk ve çeşitleri görebiliyorsunuz.
Toplu konut kavramının hakkı buradaki toplu konutlarda verilmiş; hiç görmediğim kadar çok ve yenileri yapılmaya devam ediyor. Dışardan gördüğüm kadarıyla ve ülkemizle karşılaştırınca gördüm ki bizim kadar evlerine ve dekorasyona önem vermiyorlar. Evler zaten çok küçük ve şehir gibi eski, dev alışveriş merkezlerinde ev eşyası veya aksesuarları ile ilgili neredeyse hiç mağaza göremedim.
Uzakdoğu dini inanış olarak; müslümanlık ve hıristiyanlığın azınlıkta olduğu budizmin ve hiduizmin yaygın olduğu bir mozaik şeklinde. Budist tapınaklarında hala değişik tanrı ve tanrıçalara adaklar adanıp, hediyeler sunuluyor. Heykellerle süslü kesif tütsü kokularının hakim olduğu bu yerler bence hiç huzur çağrıştırmıyor. Buda öğretisinin bir çok güzelliğine içten katılıyorum ama tanrının evi adlandırılan bir yerin giren her canlıya huzur vermesi gerektiğini düşünüyorum ve içerisinde onu hissedemediğim zaman da bir şeyler eksik yanlış geliyor. Buda benim kişisel düşüncem ama her düşünceye de aynı şekilde saygılıyım.
Sözün özü; bu uzun gibi görünen kısa bayram tatilinde uzakları yakın yaptık ve gezdik gördük sizlere de tavsiye ediyoruz.
Yorum Yapılmamış