15 Mar BİR ADAM NELER YAPMAZ?..
Beşinci Nail, Nail Vahdeti, Nail Çakırhan
yeni kuşaklar hangisini tanıyor?
Tabiki Ağa han Mimari Ödüllü Nail Çakırhan’ı… Muğla Ula da yaptığı şiir gibi evlerin mimarlık okumamış alaylı mimarını, halk adamını, ve çevrecisini sanat ve kültür alemi ile ilgili herkes mutlaka tanıyordur.
Peki eski kuşakların bildiği Nail V. sadrazam damadı, devrimci, yazar, örgütçü, hapishaneci, kavgacı, sosyalist kimliğiyle bir şairi tanıyormuyuz?
Hele Beşinci Nail’i sadece şiirlerini okuyanların tanıyabildiği bu renkli simayı ne yazık ki çok az kitap dostu biliyor.
Beni de onunla tanıştıran lise arkadaşıma buradan kucak dolusu teşekkürler 🙂
Hayatı bir tarih bir roman uçsuz bucaksız bir serüven ve bu yolculukta yol arkadaşı olarak kimler yok ki; Nazım Hikmetler, Mina Urganlar, Melih Cevdet Andaylar, Sait faik Abasıyanıklar, Abidin Dinolar, Can Yüceller…
Nail Çakırhan 1910 yılında Ula da doğar, Ula; o tarihlerde az nüfuslu yılan gibi kıvrılıp giden daracık sokakları, geniş bahçeler içindeki beyaz badanalı evleri, ulu ağaçların gölgelediği çarşısıyla, üretime herkesin katıldığı, herkesin ihtiyacı kadar tükettiği, kendi kendine yeten ekonomik yapısıyla; neşeli, sakin, sevecen insanlarıyla derin izler bırakır onda. Çocukluğunun en mutlu dönemi Birinci Dünya savaşına kadar olan kısmı olmuştur çünkü sonrasında babasının askere gidişi, savaşın getirdiği kargaşa döneminin zorlukları arasından eğitim hayatını oldukça başarılı bir öğrenci olarak sürdürür. Lise yıllarında Ahmet Hamdi ve Saadettin Nüzhet gibi hocaları vasıtasıyla şiirle ve yayın hayatıyla tanışır ki bu daha sonraları mahkemelerle de tanışmasının başlangıcı olur. 🙁
Üniversite eğitimi tıp fakültesi, hukuk fakültesi ve edebiyat fakültesi sıralamasıyla kararsızlıklar içerisinde geçer.1930 yılında Nazım Hikmet ile ilerleyen dostluklarının bir ürünü olan 1+1= Bir adlı kitapları çıkar. Sonrasıysa tutuklanmalar, suçlamalar, mahkumiyetler ve suçlandığı ama ne olduğunu tam olarak bilmediği sosyalizmi tanımak için gittiği Rusya yılları gelir.
İkinci Dünya savaşı başlamadan ülkesine geri yollanırken arkasında hamile bir eş bırakmak zorunda kalır. Sonra hayatına askerlik çeşitli işler ve yeni bir aşk girer, aynı zamanda da mimarlık geleceğinin temeli de bu vesileyle atılır. İlk işi olan Adana Karatepe açık hava müzesi geniş saçaklı koruma alanının inşaatını yapar ve zaten gerisi de hızla gelir. Yoğun öğrenme ve çalışma temposu sağlığını etkilemeye başladığında memleketine Akyaka ya döner şiir gibi bir mimariyle yöre de kök salar. İşte Ağa Han Uluslararası Mimarlık ödülüne de buradaki eserleri ile layık görülür. Bazı çevreler ödülün ona verilmesini mimarlık eğitimi almamış olmasını öne sürerek eleştirseler de Can Yücel’in ona yazdığı bu kısacık şiir en güzel cevap olmuştur.
‘’Yüksek mimardan geçilmeyen / bu ülkede / Yüksek olmayan mimar / Bir tek Mimar Sinan Var diyordum / bir ikincisi var / Yüksek olmayan bir mimar / NAİL V. / ‘Yüksekler’ yükseklerden atıp / kendilerini / Çatlasınlar patlasınlar.’’
Tüm şiirleri ve hakkında yazılmış mektuplar, hayat hikayesiyle Daha Çok Onlar Yaşamalıydılar dolu dolu bir kitap olmuş.
Şairin sanatını uygulamada ki düşüncelerini açığa çıkaran şu sözleri de aktarmak istedim:
‘ Sanatta şekilden ziyade muhtevaya ehemmiyet vermek elzemdir. Vezin ister serbest, ister hece, ister aruz olabilir. Yalnız nasıl ki dünün el tezgahlarıyla bugün makine endüstrisinin ihtiyaçlarını karşılamaya imkan yoksa, daha başka bir deyimle, Beethoven’ın sonatlarını tek telli bir saz, çatlak sesli bir zurna veya şişirilmiş bir davulla çalmak ne kadar imkansızsa, bugünkü cemiyetin aşkını, ıstırabını, iç mekanizmasını aruz ve hece ile ifadeye çabalamak da o kadar gülünç olmaktır.’
En beğendiğim şiiri 1931 de yazdığı Resimli Ay dergisinde paylaştığı Kadın Telakkisi isimli şiirini de bir kadın olarak özellikle paylaşmak istedim.
Kimi der ki kadın;
Uzun kış gecelerinde,
Çekip bir döşek gibi
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın;
Yeşil bir harman yerinde,
Dokuz zilli bir köçek gibi
Oynatmak içindir.
Kimi der ki, hamur yoğurur.
Kimi der ki, çocuk doğurur.
Her ağızdan bir söz;
Kimi der ki, ilk göz ağrım.
Kimi der ki, onunla dolu bağrım.
Kimi der ki, bunca yıldır yaşıyorum ayalimdir.
Kimi der ki, boynumda taşıyorum vebalimdir.
Ne bu, ne şu.
Ne öyle, ne böyle.
Ne döşek, ne köçek.
Ne ayal, ne vebal…
O benim;
Kollarım, bacaklarım, dudaklarım ve başımdır..
Yavrum, anam, öz kardeşim, karım,
Hayat arkadaşımdır.
* Şiir hayattır. İyi okumalar *
Yorum Yapılmamış